15 Ocak 2012 Pazar

Malatya Morgundan Ne Haber?

Anne annesinden  masal yerine Zilan katliamında babasının nasıl katledildiğini dinleyerek büyümüş biriyim.


Kör çıbanları bilirsiniz, Kürtlerde bu çıbanlara nazar çıbanı da denir. Hani irice, uçsuz, derinin altına yerleşen ve durmadan büyürken, insanı acıdan kıvrandıran o amansız çıban.  Beklersiniz, uç vermeden sıkmanız, içindeki irini akıtmanız mümkün değildir. Ne zamanki sararıp uç verir, o zaman cesursanız çıbanı sıkarsınız. Başkasına sıktırmak daha büyük acı verdiği için, kör çıbanı genellikle insanlar kendileri sıkar.
İşte günlerdir yüreğimde, gözlerimde ve beynimde böyle kör bir çıban uç vermeden  sızlayıp büyüyor. 
Rüyalar görüyorum. Aslında rüya demek doğru değil travmatik bir durum. Tıpkı şu satırları okuyan okurlarım gibi, bir alt üst oluş yaşıyorum. Anne annesinden  masal yerine Zilan katliamında babasının nasıl katledildiğini dinleyerek büyümüş biriyim. Güzel kızların saçları tıraş edilip, yüzlerine is, ya da havyam pisliği sürülürmüş ki, tecavüze uğramasınlar. Ninem ve ablası babalarını katleden Türk askerlerinin atlarının dışkılarının içindeki buğday tanelerini ayıklayıp, küçük kardeşlerine yedirerek yaşama tutunmuş, şans eseri yaşayanlardan. Ne acı insanın ninni yerine ağıt  ile uyutulması. Ne korkunç masal yerine katliamları dinleyerek büyümek...
Dersim katliamının gündeme girmesi ile toplumsal bir travmanın  pençesine düştük ve kıvrandıkça ruhumuz eziliyor.
Rüyalarımız kanlı, sizi bilmem ama benim rüyalarım korkunç. Evet, rüya değil kabus...
Rüyamda  çok sevdiğim birini gördüm, iki bacağı kopmuş,  her tarafı titreyen garip protez bacaklar takmış, evden çıkıp gidiyor. Arkasından koşuyorum... Yetişemeden uyandım...
Travma tam da bu değil mi?
Kaçınız benim gibi dibe vurdunuz? Bilmiyorum, ben dibe vurmakla kalmadım isyan ve öfke doldum...
Yok bu kez sisteme, devlete, ona, buna  öfke duymadım, kendime ve siz okurlara kızdım.
Sözde yazı yazıyorum, sözde gerçeği becerebildiğim kadarı ile yürek sesime kulak vererek sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Sözde diyorum, çünkü:  yazdıklarıma beş para değer biçmiyorum...
Dedelerime yapılan katliamın peşine düşmüşüm, ama gözümün önünde bu gün yapılan katliam için ne yapıyorum? Hiç...
Gerçekten ne yapıyoruz biz Kürt yazarlar?
Sokağa dökülen, gece gündüz alanlarda olan halka söz etmeye ar ederim. Onlar, on yaşındaki çocuktan tutun da, seksenlik dede ve ninelere kadar onlar, dün ve   bu gün yapılan katliamın yükünü sırtlarına vurmuş, sokaklarda durmadan haykırırken, onlara söz etmek züldür...
Gerçekten ne yapıyoruz biz Kürt yazarlar?
Bu soru  paslı bir hançer gibi gelip yüreğime saplanıyor. Kendimden  öylesine utanıyorum ki kalemimi kırıp, parmak uçlarıma batırmak istiyorum...
http://www.rojevakurdistan.com/ Sitesinde haftada bir yazı yazmak dışında ne yapıyorum ben ha? Demekten kendimi alamıyorum bu günlerde.
Hani derler ya iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.  Bu deyim şu an bize çok uyuyor. Biz site (Kürt basının TV ve Gazeteleri)  olarak neden Malatya morgunda kalan çocuklarımızın peşine düşmedik? "Ne diye her gün bıkıp usanmadan, yazılar yazmadık" dersem, haksızlık mı etmiş olurum?
Gerçekten ne yapıyoruz biz Kürt yazarlar?
"Kürt basını baskı altında"  "Ancak bu kadarı geliyor elimizden" "Yazarlarımıza ve basınımıza haksızlık etme" Diyenleri duyar gibi oluyorum...
Asla ve katta haksızlık etmiyorum. Rüştünü pekala ispatlamış,  basın şehitleri vermiş Kürt basını  ne aciz, ne de güçsüz...
Sadece iki gazete geliyor aklınıza basın dediğimiz de, bir de tek bir televizyon değil mi? "Gündem" "Özgür politika"   ve ROJ'tv... Kürt basını bundan ibaret değil ki.  Bir çok televizyon, onlarca dergi, gazete, sayısızca Internet sitesi  ve  hiçte küçümsenmeyecek sayıda  gazeteci ve yazardan oluşan kocaman bir camia...
İlk günlerin acısı ile Malatya morgunda yatan çocuklarımızı her birimiz birkaç kez yazdık. Sonra başka gündemlerin peşine düştük. Yazan, çizen olayı gündemde tutan ve "arkasını bırakmadım" diyen, usanmadan bu konun üstüne giden bir gazeteci varsa beri gelsin', beni utandırsın.
İddia ediyorum ki yok...
Çocuklarımız artık bizler için de "haber" olarak mı değer taşıyor? Ara ara haber yapılıyor bu kadar da haksızlık etmeyeyim değil mi? Tam da buraya itirazım var.
Yuh bize diyorum...
Size bir öneri, girin Internetten araştırın, "kadın kırımı" adı altındaki kampanya için ne kadar haber yapılmış, kaç yazı yazılmış, kaç ülkeye gidilmiş, hangi akademisyenler ile görüşülmüş... Sonra bir de Malatya morgundaki çocuklar için yapılan haberlere bakın ve yazılan yazıları toplayın...Sonuç ....
"Kadın kıyımı"nı,  örnek verdim diye sevinip, üstüme gelme gafletinde bulunmayın bence...
Malatya morgunda bekletilen  çocukların anneleri canlı canlı kıyılıyor. Kıyım kıyım olmuş çocuklarının cesedini almayan bu kadınların dramını hangimiz yazdık? Bu kadın kıyımı değil mi?
O ailelerin acılarını yazmayacaksak, kimyasalla katledilen bu çocukların ardına düşmeyeceksek ne işe yarıyoruz biz?
Savaş değil mi bu?
Yahu savaş da biz savaşa alıştığımız ve ölümü kanıksadığımız an biteriz...
Dersim katliamının ardında düştük bolca onu yazıp çiziyoruz', elbette bunu yapacağız. Diğer katliamlarında gündeme gelmesini isteyeceğiz. Ama bu gün yapılan katliamları ne yapacağız?
Bu katliamları gündemde tutmayı bile beceremiyorsak, diğerlerinin hesabını nasıl soracağız?
Şimdi koca koca abla ve ağabey yazarlarımız diş gıcırdatıyorlar bana biliyorum. Valla umurum değil. Gazete ve TV de boy gösterdiğinizde bir zahmet çocuklarımızı da yazın, dillendirin  demem suçsa, suç işlemeye devam edeceğim...
Okurlara da kızdığımı yazmıştım ta en başından.  Neden mi?
Bir yıldır sosyal paylaşım sitesi Fecebook' u kullanıyorum. Türk basınında bir yazı çıktığında elden ele dolaşıyor yazı. Üstelik hakaret ve aşağılama dolu yazı...
İçinde Kürt sözcüğü  geçmeye görsün,  iki cümle ile acılı Kürt halkının yüreğine dokunmaya görsün o yazı... Binlerce insana anında ulaştırılıyor. Sıra Kürt yazarlara gelince, ne yazık ki aynı şeyi yapmıyor okurlar.
Bizden daha iyi yazdıkları için mi yazı elden ele dolaşıyor? Hayır buda bir psikolojik vaka bana göre...Yok http://www.rojevakurdistan.com sitesi yazarlarından söz etmiyorum genel bütün Kürt basınındaki yazarların yazılarından söz ediyorum. Koca koca Kürt gazetelerinde yazanlar her halde yazarlık rüştlerini ispatlamış ve fikir üretebilen insanlar. Okurlarımız neden  sahip çıkmıyor hiç birimize...
Şimdi Malatya morgu?  Yazarları eleştiri? Oradan da okuru eleştirmeye geçmek de neyin nesi? diye düşünenleriniz  vardır. Hiçbir tutarsızlık yok yazımda aslında. Okurumuz bizi sahiplenip bize hesap soruyor mu?  Hayır...
Malatya,  Morgundaki bir çift bacak kime ait diye soranınız oldu mu sevgili okurlar?
Bizi bu konuda zorladınız mı? Siz sormadınız, biz de yazmadık. Bu kadar basit !!!
Bu yazıyı niye mi yazdım ?
Uç vermiş kör bir çıbana iğne batırdım. Ama çıbanı ancak sahibi sıkabilir. Çığlık attım, kendi yüzüme baktım. Ve yazar arkadaşlarımla Kürt basının tümüne soruyorum Malatya  morgundan ne haber?
 Hasret Birsel tarafından yazıldı.

Kaynak: www.rojevakurdistan.com

1 yorum:

  1. Bir gazeteci olarak misyonunuz büyüktür, kendinizi böyle küçümsemeyin. Hiç bir halk hareketi kendilerini motive eden beyin takımının yoksunluğunda ilerleyemez. Bence sizler mücadelenizde kilit rol oynuyorsunuz.

    YanıtlaSil