19 Aralık 2011 Pazartesi

“Zilan deresi ağzına kadar ceset dolmuştur..”



AKP Devletinin “Kürt sorunun” çözümünde anladığı,Kürt’lerin Demokratik hak ve özgürlüklerinden vaz geçip Türkleşmek ve dayatılan asimilasyonu kabul etmektir.
AKP,devlet yapılanmasında hakimiyetini ilan ettikten sonra,önceki Askeri vesayet devlet anlayışının kötü bir kopyasını Kürtlere dayatmakta ve kabul ettirmek için de kapsamlı bir savaşı göze aldığı görülmektedir.

Cumhuriyetin kurulusundan bu günkü AKP devlet yapılanmasına kadar Kürtlere dayatılan tek seçenek ya kölece Türkleşmek yada katliama maruz kalmak olmuştur.
Kürtler köleleşmek yerine direnerek özgürleşmeyi seçtiği için bu gün siyasi-Kültürel katliama ugruyor, fiziki katliamında tehdidi altındadır.
Cumhuriyetin ilk kuruluşundan bu günkü AKP devlet yapılanmasına kadar hepimiz “Türküz ve Kardeşiz„ palavrası ile Kürtler yok edilmek istendi; AKP devlet yapılanmasından sonra, evet siz Kürt olabılırsınız,Kürtçeyi evinizde konuşabılırsınız ama hepimiz Türküz gibi utangaç bir inkarla Kürt kimliğinin eritilebileceğini hesapland,Kürt halkı direnerek eşit kardeşliği dayattığı için bu gün geçmişte olmamış büyüklükte ve kapsamda bir savaşın hedefindedir.
Devletin inkar ve yok sayma‘ya dayanan yanlış hesabinin sonucu olarak Cumhuriyet tarihinden bu yana, Kürt halkı Demokratik hak ve özgürlükler için onlarca kez ayaklandı,bu hak arama arayışları kanla,mecburi iskanla bastırılmasına ragmen yeni örgütlemelerle dirilmeyi basardi.
Kürt halkı Cumhuriyet tarihi boyunca Kültürel ve siyasi soykırımlara maruz kalmanın yanında Dersimde, Palo‘da,Xurs’ta,Agiri ve deha birçok yerde fiziki imha ve soykırım yapıldı, 1930 yilinda Kürtlere uygulanan soykırım mehmetçik basınına şöyle yansımıştı:
“Tayyarelerimiz şakilerin üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı dağı, daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türkün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Eşkıyaya iltica eden köyler tamamen yakılmaktadır. Zilan harekatında imha edilenlerin sayısı 15 bin kadardır. Zilan deresi ağzına kadar ceset dolmuştur..”(Cumhuriyet Gazetesi. 16 Temmuz 1930 )
O günkü devletin yayın organı durumundaki Cumhuriyet Gazetesine yansıyan katliamın, eşkıyalığın ta kendisi olduğu net olarak ortada olmasına rağmen; Mazlum ve mağdur Kürt halkı eşkıyalıkla suçlanmaktaydı.
Kısacası eşkıya yapılanması içinde olan devlet,yayın organı gazete’ye yansıyan Zilan katliamı hepimiz “Türküz ve Kardeşiz„ palavrasının kırlı yüzünü deha 1930 lu yılında net olarak ortaya koymuştu.
Aradan 81 yıl geçmesine rağmen,ne devletin Kürt halkına yaklaşımı,nede basının inkarcı, ırkçı ve devletçi yaklaşımından bir değişiklik olmadığını yaşayarak görüyor ve ögreniyoruz.
Kürt halkı bunca katliam,asimilasyon ve inkara rağmen direnerek var oldu,deyim yerindeyse adeta Küllerinden yeniden dirildi ve 1978 lerden çağın modern örgülemesi olan PKK ile çağdaş yapılanma ile siyasi sahnedeki yerini tekrar aldı.
Özgürlük ve demokrasiye susamış olan Kürt halkı bu örgütlenmeye dört elle sarılarak ülke çapında taraftar buldu.
Bu muhteşem gelişmeyi gören Askeri vesayet rejimi 12 Eylül Askeri faşist darbesiyle Kürt halkı ve örgütlenmesini kısa bir süreliğine tökezlenmesine neden olsa da 1984 yılında Askeri politik mücadelesini bir üst sefaya sıçramasında başarılı oldu.
Bu başarı grafiği sonucu bu gün Kürt coğrafyasında ikili iktidar aşamasına vardığını tüm taraflar görüyor ve izliyor.
1984 yılından bu yana,Kürt özgürlük mücadelesine yönelik onlarca imha amaçlı askeri hareket yapıldı bu imha amaçlı saldırılardan biri olan 2007 tarhlı saldırı mehmetçik basınına yansıması söyle olmuştu:
“Türk ordusu beklenen sınır ötesi operasyonunu gerçekleştirdi ve Kandil’le beraber 3 PKK kampını yerle bir etti. Havadan gerçekleştirilen operasyonda, sınırdan 100 kilometre içeri giren jetler, terör yuvalarına bomba yağdırdı.” Akşam gazetesi
“Diyarbakır ve Malatya´dan kalkan Türk savaş uçakları PKK’nın Kuzey Irak’taki ini Kandil Dağı ve çevresini 3 saat bombaladı. PKK’nın üç kampı ve ana karargahı yerle bir edildi. Başarılı hava operasyonu sonrası bölge top ateşine tutuldu.” Posta gazetesi
“ Hava Kuvvetleri tarıhının, en büyük harekatı yapıldı. PKK’nin Kandil’deki 2 karargahı ile 3 kampı vuruldu. Hava harekatına 50 uçak katıldı. Tam üç saat sürdü.” Vatan gazetesi.
Bu günkü gazete başlıkları ile 1930 lardakı gazete başlıklarından bir kaç fark var.
Birincisi fark; devlet’i temsil eden ırkçı,inkarcı,Kürt düşmanlığını üzerine gazetecilik yapan gazete sayısında artış var.
İkinci fark ;bu günkü gazeteler 1930 yıllarındaki gazeteler kadar gerçeği yazmada cesaret göstermemesidir.
Dikkat edilecek olunursa 1930 da “Eşkıyaya iltica eden köyler tamamen yakılmaktadır.
Zilan harekatında imha edilenlerin sayısı 15 bin kadardır.” Diyebilmekte iken 1984 ten buyana faili devlet veya devlet destekli çeteler olan 18.000 cıvarında insanin varlığını görmemekte,yakılıp yıkılan 40.000 köyü gündemine almamakta,Toplu mezarları,doğa katliamını,bombalanan köyleri,telef olan havanları,yapılan işkenceleri,operasyonlarda kullanılan kimyasal gazları, yargısız infazları, dünyada sava suçu sayılan misket bonbalarin'in kullanıldığını bilmesine rağmen yazmamakla devletin işlemiş olduğu suçlara ortak olmayı tercih etmektedir.2008 de Kürt özgürlük mücadelesine karşı,güney Kürdistan topraklarına yapılan bir başka kara harekatın de Türk ordusunun barız bir şekilde askeri alanda yenilgiye uğramasını ayni basin dezenfermasyon yöntemiyle kamufle etme yoluna gitmeye çalıştı. Ama mızrak çuvala sığacak boyutlarını aşmış olduğu ve teknolojik gelişmelerin sayesinde kamuoyunun bilgisinden kaçırılamadı.
Tüm bu olanlardan ve deneyimlerden ders almayan AKP, devlet içindeki hakimiyetini ilan ettikten sonra 18 Ağustos 2011 den günümüze kadar aralıklarla Qandil ve Zap'taki Köylere yönelik hava harekatını,devam ettirmekte ve arkasında da kara hareketi hedeflenmektedir.
AKP Devleti kendinden önceki Askeri vesayet anlayışı aşarak Kürt halkın’a imhayı kurnazca dayatmakta bir yandan’da “Kürt sorunu benim sorunumdur” gibi argümanları sıkça kullanıyor diğer yandan Kürt halk önderi ÖCALAN ve PKK önderleri ile gizli görüşmeler gerçekleştirerek kafasındaki imhacı anlayışın alt yapısını hazırladığını görmekteyiz.

AKP devletinin kafasındaki imhacı anlayışın başlangıcı olabilecek gelişmeler arka arkaya geldiğini basında izlemek mümkün duruma geldi ilk etapta “Kürt açılımı”adıni “milli birlik ve beraberlik” olarak değiştirdi bu değişikliğin anlamı Kürt ismine bile tehamülsüz'lügü ortaya koymakla beraber Kürt sorununu oyun ve aldatmacalarla geçiştirilebilecek bir soruna dönüştürebileceğini sandı.
Kürt halkinin öncü gücü oyun ve aldatmalarla kandırılamayacağını Kürt sorunu,kökleri derinlerde olan ve ayni zamanda bir statü sorunu olduğunu bir kaç güzel söz ve temennilerle çözüle bilenilecek veya bu bir kaç küçük kırıntılarla Kürtlerin kandırılmayacağını anlayan AKP kendisinden evvel çiller,Güreş,Ağar konseptini aşan inkar ve imhayı bir çözüm yolu olarak gündemine aldı ve hayatın her alanında Kürtlere dayatmaktadır.
Ağır bedeller ödeyerek,insan olma onurunu korumasını öğrenmiş olan Kürt halkı ve öncü gücü yapılan müzakerelerde “Kürt açılımı” “milli birlik ve beraberlik” gibi neyi amaçlandığı belli olmayan isimlerle “çözüm” olamayacağı tek çözüm yolunun açık diyalog olduğunu şıddet ve soykırım yöntemleri ile Kürt halkı teslim alınamayacağını kararlılıkla ortaya konulduğunda. AKP devleti ve lideri Sultan Tayyip Devlet terörüne baş vurarak 2000 in üzerinde Kürt siyasetçisini, seçilmişini zindanlara doldurt’tu ve halen doldurmaya devam etmektedir.Bu siyasal soykırımla hırsını alamayan AKP devleti güney Kürdistan’a saldırarak fiziki soykırım için ulusal ve uluslararası gücünü ortaya koymak için tüm enerjisini harcamaktadır.
Tasarlanılan bu işgal ve soykırım hareketiyle Kürt özgürlük mücadelesinin yer yüzeyindeki tek dostu,korucusu,yaşam ve direniş kaynağı olan Kürdistan dağlarına el koymayı hedeflenmektedir.
Oysa dağlar ve özgürlük hareketinin oluşturduğu uyum ve dostluk bağları’nı ne AKP devletinin gücü nede başka bir gücün o görünmeyen, ama his edilen bağları koparmasına yetmediğini gören her göz kabul eder.
Tüm bu çatışmalı ve imha kokan ortamda bile,AKP zaman zaman”çözüm”e yönelik açıklamalar yapmasına Kürt tarafı net somut öneriler sunduğunu basında takip etmek mümkün bir duruma gelmiştir.
Kürt halkı,Aydin’I,siyasetçisi,emekçisi yüksek sesle söyle diyor; AKP devleti çözüm açıklamalarında samımı ise ve sorunun demokratik Çözümü isteniliyorsa şeffaf bir diyalog Kürt halkına ve öncü gücüne saygı ilk adım olması gerektiğini bilmek gibi bir zorunluluk olduğunu bilmek zorundadır. Öyle Terör,Eşkıya gibi kavramlar çözüme hizmet etmediği gibi gerçeğide ifade etmeyen kavramlardan uzaklaşılmalıdır.
İkinci adım ise operasyon adı altında yapılan devlet terörüne derhal son verilmelidir.
Kürt halkı inkar edilerek ve imhasına dayalı planlar yapılarak,coğrafyasının her millimetre’sine bombalar yağdırılarak bu güne kadar çözüm olmadı bundan sonrada bu katliamcı metotlarla olmaz.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu günkü AKP devlet yapılanmasına gelinen sürece baktığımızda Kürt halkına siyaset yapma yollarının kapatılması için her hile,her entrika düşünülmüş ve icraata konulmuştur.
Seçimlerde hile ve entrikalara rağmen Kürt halkı temsilcilerini büyük bir oyla seçmiş oldu. Kürt halkının bu başarısını içine sindiremeyen AKP devleti Türkiye metropollerindeki Kürtler’in linç edilmesi için adeta işaret işaret fişeği patlatmış,Kürdistan coğrafyasında ise seçilmiş belediye başkanları,meclis ve il encümen üyelerini hapishanelere doldurarak Kürt halkının iradesini esir alma yolunu tercih ettiğini gösterdi ve önümüzdeki süreçte deha pervasız uygulamaların yapılacağının sinyalleri şimdiden verilmektedir.
AKP devleti kendi meşruluğunu sağlamak için Kürt temsilcilerini meclise çağırmakla demagoji yapmaktadır.
Oysa AKP devleti Kürtlerin mecliste politika yapmaması için %10 lük baraj dahil her türlü hile yöntemine başvurmuş,devlet olma avantajını kullanarak 80.000 oy alan Kürt temsilcisinin seçilmesini sudan bahanelerle iptal etmiş yerine 20.000 oy alan AKP adayını seçtirmiştir.
Kürt halkı ve demokrat kamuoyu Kürtlerin seçilmiş temsilcileri meclise gitse de gitmese de AKP meşru bir yönetim olmadığını haykıracağını bildiği için hırçınlaşmakta,bu hırçınlığın verdigi stresle kendi yasalarını hiçe sayarak Kürt halk önderi ÖCALAN’a yönelik kati bir tecrit uygulamaktadır.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana denenen soykırımcı devlet anlayışı çözüm getirmedi bundan sonrada bu anlayışla çözülemeyeceğini AKP devletinin anlamamış olması okyanus ötesi hocasının yeni stratejisinin bir parçası olmasındandır.
AKP’nin Okyanus ötesi hocası Hümeyni tarzı bir dönüs için Kürt özgürlük mücadelesinin engel olduğunu bildiğinden imha edilmesi hedeflenmektedir.
Hocanın yeni stratejisi hayat bulması için tüm yollar mübah olduğundan Güney Kürdistanın işgalini gerçekleştirmek ve Kürdü Kürde kırdırtılmak için elindeki tüm kozlarını Güney Kürt yönetimine dayatmaktadır.
Gelinen aşamada Kürdü Kürde kırdırtma provokasyonuna hiçbir Kürt bireyinin gelmeyeceğini de AKP devleti anlamakta gecikmiş görünmektedir.
Tarih içinde yaşanmış tüm gelişmeleri yok sayıp yeni bir soykırım tarhını yazmak isteyen AKP Devleti Kürdistan’a “özel tim veya imamın ordusu” adı verilen katil şebekelerini yeniden devreye konmakta ısrar ederse inkar ve imha konseptinde ısrar edildiğini göstergesi olacaktır.
AKP devletinin bu saldırgan tutumuna karşı Kürtler geçmişte olduğunun on katı fazla direnecek ve bütün olanakları ile kendilerini savunmaktan başka bir işik görünmemektedir.
Dünyadaki çıkar dengeleri Kürt halkının aleyhinde olduğu bir gerçektir.
Ancak Kürt özgürlük mücadelesinin Demokrasi,özgürlük adına göğüs kabartan mücadelesi sayesinde Kürdistan’da islenen insanlık suçlarının gün ışığına çıkmasını saglamak ve halkların eşit ve özgür birlikten ligi için güçlü bir direniş sergilemektedir.
Dünyadaki çıkar dengeleri ebediyen Kürt halkının aleyhine devam edeceğini sanan AKP devleti Kürt halkına ya teslimiyet yada katliam ikilemini dayatmaktadır.
AKP devleti bu yaklaşımla müthiş bir yanılgı içindedir.
Kaldı ki, Kürt halkının bu günkü örgütlülüğü, mücadele tecrübesi, uluslar arası ilişki düzeyi,Dağlarla sağladığı dostluk seviyesi bundan kırk- elli yıl öncesine göre karşılaştırılamayacak derecede nitelikli bir düzeye ulaşmıştır.
Kendini dev aynasında gören AKP, ordu karşısındaki başarısı bile Kürt halkının mücadelesine borçlu olduğunu anlamayacak kadar kör durumdadır.
Kürt halkını devlet terörüne karşı savunma gücü olan özgürlük mücadelesini ortadan kaldırılması için Güney Kürdistan a operasyon düzenlemek isteyen AKP devleti sonun başlangıcını yaşayacaktır.
Özgürlük hareketi AKP devletinin yapmak istediği imha planlarını ve diplomasi ataklarını görmektedir.
Özgürlük mücadelesinde biriken yılların tecrübesi AKP devletinin yapmak istediği imha planlarını ve diplomasi ataklarını boşa çıkarabilecek halk desteğine sahiptir.
Her Kürt özgürlük ve demokrasi için mücadele eder anlayişi“her Türk Asker dogar„anlayişina karşı mücadele içerisinde olacaktır.
Kürtler eşit koşullarda baris içinde bir arada yaşamayı savunmuş olmasına rağmen AKP devletinin dayatmış olduğu savaştan kaçmayacağını dünya aleme gösterdi-gösterecektir.

Mahmut Aslan

Kaynak: gomanweb.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder